Adıyaman’a gitmişken Nemrut Dağı’na çıkmamak olur mu?
Yayın tarihi : 07/09/2004 00:00
Geçen hafta Polis Radyosu ihalesi için Gaziantep’e giden genel müdürümüz Lütfi Aysan, Adıyaman ASR FM’in sahibi Muhsin Çelikten‘in davetiyle Nemrut Dağı’nda bir gün geçirdi. Türkiye’yi karış karış dolaşan Aysan, Nemrut Dağı’nda geçirdiği bir günü şöyle anlatıyor:
“Ben bu memleketi gezip gördükçe, Allah’ın bize hediye ettiği ve bizim maalesef kendi vatandaşlarımıza bile yeterince tanıtamadığımız güzelliklere hayran kalıyor ve içimi çekiyorum. Çok şanslı bir insanım ki ülkemin her köşesinde faaliyet gösteren bir şirketim ve aynı zamanda dostlarım var.
İşte henüz iki hafta önce tanıştığım Adıyaman ASR FM’in sahibi Muhsin Bey’de onlardan biri. Muhsin Bey iki hafta önce İstanbul’a geldi çeşitli firmalarla cihaz konusunda görüştü ve sonra ONAIR’a geldi. Bizden RDS Coder, RTÜK kaydı için Radiocorder, Behringer UB2442 Mixer, B1 mikrofon, dipol anten ve kablo satın aldı. Bu arada yaklaşık bir gününü ONAIR’da geçirdi ve tüm çalışma arkadaşlarımla dost oldu. Doğu şivesi ile ve kendine has candan davranışlarıyla biz kendisini çok sevdik. Giderken Nemrut Dağı’nı ve Adıyaman’ın diğer tarihi ve kültürel güzelliklerini mutlaka görmemiz gerektiğini söyledi. Ben de haftaya Gaziantep’e geleceğimi söyleyince “Tamam vallahi seni alıp dağa çıkaracağım bir gününü bana ayır” dedi. Tamam dedim ve serüven başladı.
Muhsin Bey beni Gaziantep’ten aldı ve önce Adıyaman’a gittik. Adıyaman’ın merkezinde güzel bir kasap dükkanının da sahibi olduğunu ve asıl mesleğinin kasaplık olduğunu öğrendim. En güzel etleri ayırdı, ızgaralık olarak hazırladı. Radyo’nun DJ’leri Kadir ve Hudut’da bu hazırlıklara hız verdiler. Sanat müziğini sevdiğimi, üniversitede koroda şarkı söylediğimi öğrenince arkadaşı kemancı Gavur İdris‘i ve cümbüşçü Cevdet’i de alarak Nemrut’ta güneşin doğuşunu seyretmek üzere saat 08:00 gibi yola çıktık. 10:00’da zirveye yarım saatlik mesafede bir restaurantta nevaleyi hazırladık. Mangal yakıldı, karpuz ve içecekler restaurantın önünden akan ırmağın içine soğuması için bırakıldı. Güneş saat 5:00’te doğduğunu öğrendik ve sabaha daha çok vardı. Bizimle birlikte restaurantta bir Fransız ve iki İspanyol’da sabahlayacaklardı. Masaları birleştirdik ve Türk Müziğinin güzel eserlerini konuklarımızla birlikte söyledik. Sabaha kadar çalıp söyledik. Saat 4:30’da zirveye doğru yola çıktık. Zirveye vardığımızda bizden önce gelen çeşitli ülke vatandaşı yaklaşık 100-150 kişi seyir basamaklarında yerini almıştı. Bizde oturduk bir yere. Beklerken üşüyenler battaniye ile sarıldılar. Özellikle yabancı turistler şortlarla, tişörtlerle gelmişlerdi ve onlar için o anda en güzel şey battaniye idi. Biz hazırlıklı idik. Montlarımızı almıştık. Her zaman 5:00’te doğan güneş bu sefer 6:00 gibi doğdu. Önce gök kızıllaştı sonra yumurta sarısı gibi güneş göründü. Yaklaşık 15 dakikada tam yuvarlaklığı çıktı ortaya. Harika bir manzara idi. Dağın tepesinde idik (2260 m) ve aşağıda Fırat nehri, karşımda kıpkızıl bir gök, ve güneş tam önümüzde doğuyordu. Japonya’dan, Amerika’dan gelenler vardı ve ben 37 yaşımda yeni gördüm Nemrut’u. Amerika’da Colorado Nehrini, Grand Canyon’u planör ile gezmiş bir insan olarak şunu söyleyebilirim ki “ Nemrut’u daha önce görmem gerekirmiş”. Teşekkürler Muhsin Bey, beni yoğun iş temposundan bir gün de olsa kopardığın ve bu güzellikleri gösterdiğin için. Senin Adıyaman’ın tanıtımı için harcadığın çabaya birazcık da olsun bu yazının da bir katkısı olur umarım.”